ZEYTİNLİKLER VE TARIM ALANLARI RANT SAHALARI DEĞİL, GELECEĞİMİZDİR!

ZEYTİNLİKLER VE TARIM ALANLARI RANT SAHALARI DEĞİL, GELECEĞİMİZDİR!

TARİH: 24 Haziran 2025

Son günlerde kamuoyunda geniş yankı uyandıran ve büyük tepki çeken gelişmelerden biri, Türkiye’nin en kıymetli doğal ve kültürel varlıklarından olan zeytinlik alanların madencilik faaliyetlerine açılması yönündeki girişimlerdir. Bu gelişme, yalnızca çevresel ve ekolojik denge açısından değil; kırsal yaşam, kültürel süreklilik, gıda güvenliği ve sürdürülebilir kentleşme açısından da ciddi tehditler içermektedir.

Zeytinliklerin Hukuki Koruma Geçmişi:

Zeytinliklerin korunmasına ilişkin ilk yasal düzenleme, 1939 tarihli 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” ile yapılmıştır. Bu yasa açık bir şekilde “zeytinlik sahalarında zeytin ağaçlarının kesilmesine, bu sahalarda hayvan otlatılmasına ve bu alanların başka amaçla kullanılmasına” yasak getirmiştir. Söz konusu yasa, zeytinliklerin tarım dışı kullanıma açılmasını engelleyen temel yasal metinlerden biri olmuş; zeytinlikler ülke çapında stratejik tarım alanı olarak korunmuştur.

Ancak ne yazık ki, 2000’li yıllardan itibaren zeytinlikler üzerindeki bu koruma sistemi, çeşitli yasa değişiklikleri ve yönetmeliklerle adım adım zayıflatılmıştır. Özellikle son yıllarda “maden, enerji ve altyapı yatırımları” gibi gerekçelerle yapılan değişiklikler, zeytinliklerin tarım dışı kullanıma açılmasının önünü açmış, bu da kamu yararından çok özel çıkarların önceliklendirildiği bir süreci beraberinde getirmiştir.

Bugün gelinen noktada, 3573 sayılı yasa hâlâ yürürlükte olmasına rağmen, bu yasanın amir hükümleri çeşitli yönetmeliklerle dolaylı olarak aşındırılmakta, böylece mevzuat hiyerarşisine aykırı biçimde tarım alanları yok edilmektedir. En son örneği, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından yapılan düzenlemelerle zeytinlik alanların maden faaliyetlerine “geçici izinle” açılması olmuştur. Bu tür düzenlemeler, sadece Anayasa’nın 44. ve 45. maddelerinde güvence altına alınan toprak koruma ve tarım reformu hükümlerine değil, aynı zamanda 3573 sayılı yasaya da açıkça aykırıdır.

Bu durum karşısında, Akbelen'den İkizköy'e, Kaz Dağları'ndan Urla'ya kadar Türkiye'nin dört bir yanında yurttaşlarımız ve sivil toplum kuruluşları, yaşam alanlarını ve zeytinliklerini korumak için büyük bir mücadele vermektedir. Maden sahalarının genişlemesine, ağaç kesimlerine ve doğal alanların talanına karşı verilen bu direnişler, zeytinliklerin ve tarım alanlarının sadece ekonomik bir değer değil, aynı zamanda ekolojik, kültürel ve yaşamsal bir miras olduğunun en somut göstergesidir. Halkın bu haklı mücadelesi, yönetmeliklerle yasaların nasıl aşındırıldığını ve bu durumun telafisi mümkün olmayan kayıplara yol açtığını açıkça ortaya koymaktadır.

Tarım Alanlarının Rant Alanına Dönüştürülmesine Karşıyız!

Mimarlar Odası İzmir Şubesi olarak, yalnızca zeytinliklerin değil, tüm tarım arazilerinin madencilik, sanayi ve plansız kentsel gelişim baskısı altında yok edilmesine karşıyız. Bu alanlar, sadece ekonomik değil; aynı zamanda ekolojik, sosyolojik ve kültürel değerler taşımaktadır.

Küresel iklim krizinin her geçen gün derinleştiği, gıda güvenliğinin stratejik önem kazandığı bir dönemde, verimli tarım topraklarının ve kadim zeytinliklerin yok edilmesi telafisi mümkün olmayan kayıplar doğuracaktır. Zeytin, bu topraklarda yalnızca bir ürün değil, bir yaşam biçimi, bir kültürel kimliktir.

Planlama İlkelerine ve Kamu Yararı İlkesine Aykırılık:

Zeytinliklerin madencilik faaliyetlerine açılması, yalnızca çevresel tahribata değil, aynı zamanda planlama ilkelerinin ihlaline de neden olmaktadır. Planlamaya yönelik yürürlükteki mevzuatlar, planlama süreçlerinde kamu yararı, sürdürülebilirlik ve çevresel denge ilkelerine öncelik verilmesini öngörür. Tarım alanlarının ve zeytinliklerin inşai faaliyetlere açılması bu temel planlama ilkeleriyle daima çelişmektedir.

Çağrımızdır:

İlgili tüm kamu kurumlarına, yerel yönetimlere ve siyasi karar alıcılara çağrımızdır:

* 3573 sayılı yasanın hükümleri ihlal edilmemeli, zeytinlik alanlar şartlı değil, mutlak koruma altına alınmalıdır.

* Tarım alanlarını, maden faaliyetleri gibi geçici yatırımlar uğruna feda etmek yerine, kırsal kalkınmayı destekleyen, yerel üretimi ve agroekolojik yaklaşımları benimseyen politikalar uygulanmalıdır.

* Anayasaya, çevre hukuku ilkelerine ve kamu yararına aykırı olan tüm düzenlemeler derhal geri çekilmelidir.

Biz Mimarlık Disiplini Olarak Biliyoruz ki;

Bir ülkenin geleceği, yalnızca betonla değil; toprağına, suyuna, ağacına sahip çıkmasıyla inşa edilir. Ranta değil, yaşama odaklı bir planlama anlayışını savunuyoruz. Zeytinliklerin yok edilmesine sessiz kalmayacağız!

Saygılarımızla,

TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi