KAMUOYUNA VE TÜM SORUMLU KURUMLARA ÇAĞRIMIZDIR!
“YARINLARA YAŞANABİLİR VE SAĞLIKLI BİR ÇEVRE BIRAKMAK, YALNIZCA BİR TERCİH DEĞİL; HEPİMİZİN YERİNE GETİRMEKLE YÜKÜMLÜ OLDUĞU HAYATİ BİR SORUMLULUKTUR. ANCAK, KAMU YARARINI GÖZETMEYEN VE SERMAYE ODAKLI ALINAN KARARLAR NEDENİYLE ÜLKEMİZİN DOĞAL VARLIKLARI GERİ DÖNÜLMEZ BİÇİMDE YOK OLMAKTA, GELECEĞİMİZ ADETA GÖZ GÖRE GÖRE YANMAKTADIR.”
Artan orman yangınları, sadece doğal ekosistemlerin değil, yaşam alanlarımızın, kültürel mirasımızın ve toplumsal sağlığımızın da büyük bir tehdit altında olduğunu göstermektedir. Bu yangınların büyük bir kısmı, doğrudan veya dolaylı olarak insan kaynaklı olup; yanlış planlama, denetimsizlik, ihmalkârlık ve doğaya karşı sorumsuz yaklaşımların ürünüdür. Meydana gelen orman yangınları, ülkemizin geleceğini güvence altına alacak orman alanlarının yok olmasına neden olmaktadır. Ormansızlaşma, sanayileşme, aşırı tüketim, yanlış kentleşme ve yanlış arazi kullanım kararları sebebi ile ivme kazanan iklim düzenindeki bozulmalar yaşam alanlarımızı her geçen gün daha savunmasız hale getirmektedir.
“HATIRLATIYORUZ, YANGINLA EN ETKİLİ MÜCADELE YANGIN ÇIKMASININ ÖNLENMESİDİR.”
Bu nedenle, bilimsel verilere dayanan, kamu yararını ve ülkenin geleceğini önceleyen politikalar ivedilikle benimsenmeli; sermaye çıkarlarını önceleyen uygulamalar terk edilmelidir. Orman yangınlarının ortaya çıkmasına neden olan yapısal riskler ortadan kaldırılmalı, önleyici ve bütüncül bir yaklaşımla yangınların önüne geçilmelidir.
“ENERJİ ALTYAPISINDAKİ ÖZELLEŞTİRMELER, PLANSIZ YAPILAŞMA VE İKLİM KRİZİNİN DERİNLEŞEN ETKİLERİ NEDENİYLE; İZMİR’DE VE ÜLKE GENELİNDE YAŞANAN ORMAN YANGINLARI ARTIK TESADÜF DEĞİL, YAPISAL BİR FELAKET TABLOSUNUN SONUCUDUR.”
İzmir’in Seferihisar, Çeşme, Ödemiş, Torbalı, Buca ve Gaziemir ilçelerinde çıkan ve uzun süredir kontrol altına alınamayan orman yangınlarının bir kısmının, enerji nakil hatlarından kaynaklandığı resmî açıklamalarla doğrulanmış yurttaşların kayıt altına aldığı video görüntüleri ile bu açıklama doğrulanmıştır. Bu durum, özellikle son yıllarda hız kazanan enerji altyapısının özel şirketlere devri sürecinin kamu güvenliği açısından nasıl ciddi riskler barındırdığını bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Enerji üretim ve iletim altyapısının özelleştirilmesiyle birlikte, bakım ve onarım sorumluluğu özel sektör sermayesine bırakılmış; ancak, kâr odaklı işletme anlayışı nedeniyle bu hatların düzenli bakımı büyük oranda ihmal edilmiştir.
“ÇEVRESEL TAŞIMA KAPASİTESİ, DOĞAL DENGE VE ALTYAPI OLANAKLARI DİKKATE ALINMAKSIZIN, SERMAYE ÖNCELİĞİNDE ALINAN TURİZM VE YAPILAŞMA KARARLARI DOĞAL AFETLERİ DERİNLEŞTİRİYOR! KENTLERİMİZİN VE DOĞAMIZIN GELECEĞİNİ KARARTIYOR!”
Alt yapısı dikkate alınmaksızın planlanan veya uygulanmasına izin verilen turizm yatırımları, imar kararları ve yapılaşma süreçleri; özellikle yaz aylarında yoğun nüfus baskısı altına giren Seferihisar, Urla, Çeşme gibi ilçeleri, yangın başta olmak üzere çeşitli doğal afetler karşısında kırılgan ve dirençsiz hale getirmektedir. Çeşme yangını, bu yapısal sorunun en güncel ve çarpıcı örneklerinden biridir.
Kış aylarında yaklaşık 50.000 kişilik yerleşik nüfusa sahip olan Çeşme ilçesinde, yaz aylarında bu sayı ortalama 300.000 kişiye, bayram ve tatil gibi pik dönemlerde ise 1.000.000’a yaklaşan gündüz nüfusuna ulaşmaktadır. Bu ani ve yoğun nüfus artışı, başta elektrik altyapısı olmak üzere tüm teknik altyapı sistemlerini aşırı zorlamakta; özellikle bakımı sermayenin insafına bırakılmış enerji nakil hatlarında ortaya çıkan arızalar yangına davetiye çıkarmaktadır.
“ORMAN YANGINLARI YANLIŞ UYGULANAN TARIM, HAYVANCILIK VE KIRSAL KALKINMA POLİTİKALARI İLE DORUDAN BAĞLANTILIDIR!”
Orman yangınlarının artışında yalnızca iklim krizi ve enerji altyapısı değil, yanlış uygulanan tarım, hayvancılık ve kırsal kalkınma politikaları da belirleyici bir etkendir.
Son yıllarda üretimden kopan kırsal nüfus, köylerin boşalmasına, orman köylerinin yerel bilgi ve müdahale kapasitesini kaybetmesine neden olmuştur. Geçmişte orman yangınlarının önlenmesi ve erken müdahalede kritik rol oynayan köylü topluluklar, uygulanan politikalar sonucunda desteklenmemiş, kırsal yaşam cazibesini yitirmiştir.
Ayrıca tarım ve hayvancılık alanlarının daralması, otlakların bakımsız kalmasına, geleneksel kontrollü otlatmanın terk edilmesine ve orman altı bitki örtüsünün kontrolsüz büyümesine yol açmıştır. Bu durum, özellikle yaz aylarında yangınların hem çıkma ihtimalini artırmakta hem de hızla yayılmasına zemin hazırlamaktadır.
‘’YANGINLAR DEVAM EDERKEN HALK VE YEREL KURUMLAR SON ZAMANLARIN EN BÜYÜK ÇARESİZLİĞİNİ YAŞAMAKTADIR.’’
Kamuoyuna Açıkça İfade Ediyoruz Ki;
Ormanlar turizm ve enerji projelerine açılmak üzere sistematik biçimde gözden çıkarılmakta, yangınlarla mücadelede yeterli altyapı ve koordinasyon sağlanamamakta,
afet yönetiminde şeffaflık, hesap verebilirlik ve bilimsel ilkelere dayalı karar alma süreçleri göz ardı edilmektedir.
Bu koşullar altında mücadele, yalnızca meslek odalarının, çevrecilerin ya da birkaç duyarlı kesimin değil; sağlıklı yaşam hakkına sahip çıkmak isteyen her bireyin ortak sorumluluğu hâline gelmiştir.
TALEPLERİMİZ AÇIKTIR:
Orman varlıklarımızın korunmasına yönelik etkin, KALICI VE BİLİMSEL TEMELLİ POLİTİKALAR ivedilikle uygulanmalıdır.
Sermaye lehine doğa talanına zemin hazırlayan yasal düzenlemeler iptal edilmeli, halkın katılımı esas alınmalıdır.
ENERJİ ALTYAPISINDA ÖZELLEŞTİRMEYE SON VERİLMELİ, mevcut yapı kamusal denetime açılmalı; enerji üretim, iletim ve dağıtım faaliyetleri kamucu, şeffaf ve hesap verebilir ilkelerle yeniden yapılandırılmalıdır.
Turizm politikaları ve nüfus hareketliliği, YERLEŞİM ÖZELLİKLERİ VE BÖLGESEL ALTYAPI KAPASİTESİ GÖZETİLEREK PLANLANMALIDIR
Kırsal çevrenin korunmasına dönük EKOLOJİK TEMELLİ PLANLAMA esas alınmalıdır. Büyükşehir Yasası ile mahalleye dönüştürülen ORMAN KÖYLERİNİN STATÜSÜ GÖZDEN GEÇİRİLMELİ, bu yerleşimlerin ormanla kurdukları tarihsel ilişki yeniden kurulmalıdır.
Orman alanlarının madencilik, rant amaçlı imar ve kentleşme uygulamalarıyla yok edilmesine son verilmelidir. Her türlü planlama kararı, ekolojik taşıma kapasitesi ve çevresel etki değerlendirmesiışığında alınmalıdır.
İklim krizinin etkileri her geçen gün daha yıkıcı hale gelirken; yangın, sel, kuraklık gibi afet risklerine karşı dirençli kent ve kırsal politikalar ivedilikle hayata geçirilmelidir.
YANAN ALANLARIN İMARA AÇILMASINI ENGELLEYECEK ANAYASAL VE YASAL GÜVENCE derhal sağlanmalıdır.
BİZLER, HALKIN NİTELİKLİ VE SAĞLIKLI BİR ÇEVREDE YAŞAMA HAKKINI SAVUNMAKTAN GERİ DURMAYACAĞIZ. BU ÜLKENİN DAĞLARI, ORMANLARI, KIYILARI VE TÜM CANLILARI BİZİMDİR; ONLARIN YOK EDİLMESİNE SESSİZ KALMAYACAĞIZ!
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB Mimarlar Odası İzmir Şubesi